ABD belgeleri açıklandı: 12 Eylül darbesi bizden

ABD hükümeti tarafından kontrol edilen, daha önce yayınlanmamış belgelerin tam veya kısmi olarak ifşa edilmesini gerektiren bilgi edinme özgürlüğü yasasına göre, Türkiye’de 12 Eylül 1980 darbesine dair notların yer aldığı gizliliğin kaldırıldığı ifade edildi. Strateji ve Yönetim Danışmanı Cihan Aydın, ABD’nin Ankara’daki Büyükelçiliği’nin, darbeye dair görüşlerini paylaştığı ve ABD Dışişleri Bakanlığı’na ilettiği notları şöyle açıkladı:

“ABD’nin 12 Eylül 1980 ‘askeri darbe’si sırasında Ankara Büyükelçiliğini yapan James Spain ve diğer diplomatik ekipten, görev gereği o dönemde ülkesine Türkiye hakkında epeyce bilgi akışı sağlamış.

‘Bilgi Edinme Yasası’ kapsamında gizliliği kaldırılan ABD Dışişleri Bakanlığının ’12 Eylül 1980 – 5 Kasım 1980′ tarihleri arasında Türkiye’den ABD’ye ‘bilgi akışı’ sağlayan belgelerinde şu düşünceler ifade edilmiş: ‘Türkiye’de ordunun yönetime el koymasının diğer birçok demokratik ülkenin aksine ‘daha köklü ve daha kabul edilir’ bir durum olduğu’ ifade edilmiş.

Ve eklemiş bu bir: ‘Latin Amerika cunta darbesi değil’ şeklinde devam edilerek ‘Mevcut askeri liderlerin tamamını iyi tanıyoruz ve özellikle de NATO üyeliği başta olmak üzere Türkiye’nin güvenlik ya da dış politikasında değişim yaşanacağı yönünde bir endişe taşımamıza da gerek yok’ denilmiş.

Mesele şu ki; ABD’nin özellikle ‘gelişmekte’ olan ülkelerde ya da ‘az gelişmiş’ ülkelerde ‘hükumet sistemi’ dışında ‘devlet sistemi’ ile kurduğu ‘askeri temelli’ esas alternatif ilişkilerin, böyle dönemde nasıl bir organik bütünlük oluşturduğu ise gayet açık olsa gerek.

Bu ilişki ağının özellikle Latin Amerika ‘arka bahçe’sinde sol muhalefetin güçlendiği ve farklı bir ekonomik ve politik reçete ile iktidara geldiği dönemlerde nasıl aktife edildiği de aşikâr.

Bugün 12 Eylül bu -1980- tarih Türkiye’de başta 24 Ocak kararları olarak bilinen radikal ekonomik reçetelerin yol açtığı ekonomik şok dalgaları başta olmak üzere politik, sosyolojik, kurumsal ve kültürel altüst oluşun tarihi.

Bu tarihle birlikte ülkemizde eşi benzeri görülmemiş bir ‘başkalaşım’ yaşanarak, bu darbenin tavında dövülen bu ülke ve insanının ezici oranı, bu darbenin etkisiyle bambaşka ve tanımlanması zor bir faza geçmiştir.

Bu darbeyle, siyasal İslam’ın siyasi ve toplumsal, kurumsal geleneğini ifade eden güçler ve yapılar başta olmak üzere bu darbenin kolları kanatları altında ve darbecilerin ‘stratejik yanılgı’ içeren planlarıyla, Türkiye siyasetini ezici çoğunlukla bugünkü kalıba döken yapının temelleri atılmıştır.

Bu darbe ile ülkeyi ayakta tutan en önemli anayasal siyasi, kültürel ve toplumsal kurumlar ortadan kaldırılmıştır.

Bu ülkede düşünen, üreten paylaşan ‘bir başka dünya hayali’ olan toplum üyelerinin önemli bir bölümü siyasetten ve toplumdan uzaklaştırılmıştır. Çoğunluğu, eşi benzeri olmayan bu darbenin anlayışına uyumlu olan yeni bir ‘siyaset sınıfı’ yaratılmıştır.

İnşa edilen yeni kurumlar ve yeni ‘siyasi profiller’ başta ülkesine, toplumuna ve onu var eden değerlerine sahip çıkacak bir insan kaynağı ve potansiyelini büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır. Ülkemiz, toplumumuz ve yurttaşlarımız mağdur edilmiştir.

Asıl mesele şu ki; bu darbe operasyonları ilgili ülkelerde bu ülkeler için ‘anlam ve değer’ ifade eden her şeyin ezici çoğunlukla silip süpürülmesine yol açmıştır.

Söyleyeceğim şu ki; bu askerî ve de ‘sivil otokratik’ süreçlerin bir daha yaşanmaması için demokrasinin kurum ve kuralları içinde, ‘demokratik yeni bir anayasa’ kısaca ‘yeni bir toplumsal sözleşme manifestosu’yla, fonksiyonel parlamenter demokrasi geleneğine dönüş yapılarak, parlamenter rejim yeniden inşa edilerek güçlendirilmelidir.

Bu demokratik geçiş sürecinde gerekli kadro, geçiş ve güvence kurumları oluşturulmalıdır. Bu süreçte anayasal, siyasi, ekonomik, toplumsal, kültürel kurumlar ile sivil toplumun gelişebileceği ve güçlenebileceği demokratik bir atmosfer yaratılmalıdır.”

Author: can tok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir